Mart 1996
Toplumsal yaşamın en dinamik kesimini, bu yüzden değişmeye ve değiştirmeye en açık/istekli kesimini gençlik oluşturmaktadır. Toplumsal oluşumda ise gençlik, farklı sınıfsal kökenlerden gelen gençlerin oluşturduğu, heterojen bir toplumsal kategoriyi oluşturmaktadır. Gençlik ayrı bir sınıf olmadığından, toplumsal çelişkiler/karşıtlıklar ile kurmuş olduğu ilişki, kendi yaşamının doğal bir sonucu değil, ideolojik tercihi sonucu yaşanmaktadır. Sistemle kurmuş olduğu ilişki biçiminden kaynaklı olarak da en önemli dönüştürücü dinamiklerden birini oluşturmaktadır. Kurulu düzenle herhangi bir statü ilişkisi içerisinde olmadığından ve aynı zamanda kendisini bir düzeyde var etmeye ve geliştirmeye çalıştığından, sürekli olarak kurulu düzenle her düzeyde (kültürel, aile, sevgi, politika vb.) çatışma içerisindedir. Bu çatışma düzleminin en önemli özelliği var olana bir tepki biçiminde gerçekleşmesidir. Bir arayış ve kimlik oluşturma dönemi olan gençlik ve mücadelesi, doğallığında, olanın reddi esaslı bir muhalefet tarzına dönüşmektedir. Gençliğin bütün bu özellikleri yüzünden gençlik mücadelesi, diğer muhalefet alanlarından görece özerk bir konuma sahiptir.
Gençliğin kendi özelliklerinden kaynaklı olarak muhalif bir kimlik çizmesi, gençlik muhalefetinin düzen dışı/sistemle çatışan bir (siyasal) mücadele olacağının kanıtı değildir ve olamaz da. Gençliğin bu özellikleri, gençlik mücadelesinin diğer toplumsal muhalefet alanlarından daha özgün bir şekilde algılanması ve değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Geçmişten günümüze gençlik ve mücadelesi…
Ülkemizde gençlik muhalefetinin gelişimi, ilerici gençlerin oluşturduğu Fikir Kulüpleri süreci ile başlamıştır. Gençlik, yaratılan devrimci perspektif ve mücadele ile, reformist çizginin yedeği olmaktan çıkarak, (FKF Dev-Genç’e dönüştürülerek) toplumsal mücadelenin ön saflarında yerini almıştır. 60’lardaki anti-emperyalist mücadeleyi 6. Filo’yu denize dökerek gösteren gençliğin bağımsız, militan kitlesel mücadele örgütü Dev-Genç, “Bağımsız Türkiye” şiarı ve mücadelesi ile halk arasında bir sempati yaratarak sadece gençlik mücadelesinin değil, ülkedeki devrimci mücadelenin de güç kazanmasını sağlamış ve öncülüğünü yapmıştır. 70’lerde ise Dev-Genç, artan faşist saldırıları halkla birlikte göğüslemiştir. Emekçi halka ve gençliğe saldıran faşist çeteleri, binlerce ölü ve yaralı vererek durduran Dev-Genç, demokratik halk muhalefetinin bastırılmasına, okulların, mahallelerin ve ülkenin faşist işgaline izin vermemiştir. Dev-Genç’in yaratmış olduğu anti-emperyalist ve anti-faşist mücadele ve bu mücadeleyi örgütleyiş biçimi ile gençlik hareketinde bir mücadele geleneği yaratmıştır.
Bu mücadele geleneği, 80 darbesi sonrası “faşizme karşı demokrasi mücadelesi” ekseninde, darbenin kurumlarına (YÖK’e ve üniversitedeki polis işgaline) karşı, gençliğin devrimci eylemini ve devrimci eyleminin birliğini sağlama perspektifi, verilen mücadeleye temel rengini vermiştir.
Mücadelenin politik perspektifi üzerine
Gençlik mücadelesinin sistem dışı bir hareket halini alması, eğitim ve öğretim süreçlerinin (müfredatın) kendi iç özelliklerinden değil, bu mücadelenin sistem dışı ideolojik-politik perspektife sahip olup olmamasıyla ilgilidir. Bu perspektif ise ancak mücadelenin içerisinde ve önderi olan devrimci gençler tarafından oluşturulabilir.
Ülkemizde kapitalizmin kendi doğal işleyişi ile değil de çarpık bir şekilde gelişmesi ve emperyalizme bağımlılıktan dolayı, sistemin burjuva demokrasisine dahi izin vermeyecek tarzda örgütlenmesine sebep olmuştur. Bu yüzden gençliğin akademik talepleri ortaya çıktığı ilk andan itibaren siyasal muhtevaya bürünmektedir. Sistemin bu tür örgütlenmesi akademik bir talebin kazanımının da siyasal mücadeleye bağımlı kılmaktadır. Bu yüzden gençliğin akademik demokratik mücadelesi özünde siyasal bir mücadeleyi içermektedir.
Örneğin; gençlik mücadelesinin taleplerinden birini oluşturan Özerk Demokratik Üniversite talebi bir yanıyla sadece kendi alanına özgü ve düzen içi iken diğer yanıyla siyasal iktidarın değiştirilmesi sonucu hayata geçebilecek bir taleptir. Özerk Demokratik Üniversite’deki özerkliğin, bir ayağı idari-mali ve bilimsel özerklik, diğer ayağı ise bu özerkliğin dahi (ülkenin yeni sömürge tipi bir faşizmi barındıran oligarşik örgütlenmeden dolayı) ancak üniversitenin faşizmden, sermayeden ve emperyalizmden bağımsız olmasıyla mümkün olacağı gerçeğidir. Yine gençliğin “parasız eğitim” veya “harçlar kaldırılsın” talebi ekonomik bir talep olarak görülmekle birlikte, emperyalizmin bir dayatması olan özelleştirmelerin bir parçası olarak hayata geçirilmeye çalışıldığından buna karşı verilen mücadele, sermaye saldırısına karşı da mücadeleyi içermektedir.
Gençlik mücadelesinin bu tarz kavranması, bugünden yarına gerçekleşecek bir mücadele programının hayata geçirilme ve meşru örgütlenmeler yaratılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bizler, Özerk-Demokratik Üniversite’yi veya parasız eğitimi, bilinmez bir zamanda veya devrim sonrası hayata geçebilecek (kuşkusuz gerçek anlamıyla ancak siyasal iktidarın değiştirilmesiyle hayata geçecektir) bir talep olarak değil, bugünden yarına mücadele içerisinde kazanılabilecek bir süreç olarak görmemiz gerekmektedir.
Bu mücadelenin başarıya ulaşması; akademik ve ekonomik mücadele ile siyasal mücadeleyi birbirinin içerisinde gören, gençliğin kendiliğinden davranışını kitlesel mücadele aracılığıyla örgütlü tepkiye dönüştürmeye ve tepkinin devamlılığını sağlamaya çalışan ideolojik-politik bir perspektife sahip bir siyasal gençlik hareketi ile mümkündür. Ki mücadelenin Belirli bir bilinç düzeyinde, sürekli olması ve reformist çizgiden çıkması da bu mücadelenin içinde ve önünde olan siyasal gençlik örgütünün görevidir.
Kuşkusuz bu perspektifin oluşturulması, düzenli ve kararlı bir şekilde hayata geçirilmesi devrimci gençlerin “iyi niyetiyle” kendiliğinden hayata geçirilecek bir süreç olarak düşünülemez.
Böyle bir perspektif, gençlik mücadelesinin kendi devrimci demokrasi mekanizmasını zorunlu kılmaktadır. Gençliğin salt kendi alan taleplerinin yaşama geçirilmesi bile, devletin örgütlenme tarzından dolayı, siyasal bir mücadeledir. Bu yüzden bu mücadelenin başarıya ulaşması, siyasal bir süreçtir ve siyasal örgütlenmeyi zorunlu kılmaktadır. Gençliğin taleplerinin hayata geçirilmesi, politik birliğe sahip devrimci gençlerin, siyasal örgütlenmesini (Devrimci Gençlik’i) yaratmasına bağlıdır.
Gençliğin politik örgütü
Gençliğin sistemle çatışan bir hareket olarak örgütlenmesi devrimci perspektifle hareket eden bir Devrimci Gençlik Hareketinin varlığı ile mümkündür. Devrimi gençlik ise mücadelesinin pratik öncülerinin örgütüdür/olmalıdır. Çünkü, “gelecek toplumun öncüleri olan devrimciler, kitleleri güzel yarınlar vaat ederek değil, yarınların ilişkilerini bugünkü mücadelenin içerisinde yaratarak mücadelenin kopmaz bir parçası haline getirebilirler.”
Örgütlenme, en dar anlamıyla asgari ideolojik-politik netlikte bir araya gelmiş ve bunu eyleme dönüştüren kadroların birliği demektir. Bu nedenle kadrolaşma Devrimci Gençlik için en önde gelen konulardan biridir. “Kadrolar bir yandan teori ile pratik arasında tutarlı bir birliği temsil ederken, diğer yandan bugün ile gelecek arasındaki köprüyü, kişiliğinde somutlaştıran bireyler olmalıdırlar. Belirli bir teorik-pratik birikimin üzerinde temellenen gelişkin siyasal perspektiflere sahip, araştırıcı, üretken ve sorgulayıcı niteliklerinin yanında, inisiyatif, yaratıcılık ve sürükleyicilik gibi yeteneklere de sahip olması gereken kadrolar, gösterdikleri hedeflere en önde koşan öncüler ve hareket halindeki kitleleri yönlendiren önderler olmalıdırlar. Bu nedenle, kadrolar öncelikle kitlelerin gözünde kendi söylediklerini yapan insanlardır. Kendi söylediklerini yapmayanlar önderlik yapamazlar.”
Devrimci Gençlik Hareketi’nin gençlikle bütünleşebilmesi tam da bu tür kadrolar aracılığıyla olacaktır. Kuşkusuz kadroların yetkinleşmesi, belirli bir mücadele süreci ile mümkündür. Gençlik mücadelesinin, en bilinçli öncü unsurları, “en geniş kitle çalışması içerisinde, en dar kadro çalışması” ile siyasi kadro haline getirilebilirler. Ancak kadro çalışması veya kitle çalışması gibi ikilemler, Devrimci Gençlik için söz konusu değildir. Çünkü Devrimci Gençlik kadroları, aynı zamanda gençliğin kitlesel mücadelesinin öncüleri ve önderleridir.
Kitle mücadelesinin öncüsü olan devrimci gençler, buradaki davranış biçimi ve hayat tarzıyla mücadelenin, mütevazı ancak kararlı önderleri olmalıdırlar. Kitlelerle kendi yaptıklarından dolayı üstten kurulan bir ilişki değil paylaşımcılığı ve dönüştürmek için örnek olmayı hedefleyen bir tarz içermelidir.
Politik örgütlenme; kendi örgütsel işleyişi, kadrolar arasındaki ilişki ile devrimci demokrasiyi hayata geçirmelidir. Devrimci demokrasi hem kitlesel mücadele örgütlerinin hem de devrimci örgütlerin işleyiş tarzı olmalıdır. Devrimci demokrasinin yaşamdaki karşılığı demokratik merkeziyetçiliktir. Kuşkusuz kitlesel mücadele araçlarındaki demokratik merkeziyetçilik, amaç ve işleyiş itibariyle devrimci örgütten farklılık arz etmektedir.
Öncelikle demokratik merkeziyetçilik tartışmasında yanlış algılamalara değinmek gerekmektedir. Bu yanlış algılamalarının temelinde demokratik merkeziyetçilikteki, demokratikliğin ve merkeziyetçiliğin birbirinden ayrı, hatta zıt işleyişler olarak sunulması/ algılanmasıdır. Demokrasi ve bireysel özgürlük aynılaştırılarak, demokratiklik ademi merkeziyetçilikle özdeşleştirilmektedir. Merkezilik ise merkez komite “direktiflerine” indirgenmektedir.
Aşağıdan yukarıya örgütlenmesi gereken kitlesel mücadele örgütlerinde demokratik merkeziyetçilik, kitle mücadelesi örgütünün her üyesinin karar alma süreçlerine doğrudan bir şekilde katılarak “ortak iradenin” yaratılması olarak algılanmalıdır. Bu da üyelerin tepkilerinin kolektif dışavurumunu sağlayarak kitle örgütünün üyelerinin hakkını kazanmada daha avantajlı bir konuma gelmesini sağlar.
Politik örgütlenmeler içinse demokratik merkeziyetçiliğin daha farklı kavranması gerekmektedir. Politik örgütler, ideolojik-politik-örgütsel netliklerle bir araya gelmiş kadroların birliği olduğundan, burada demokratik merkeziyetçilik üyelerin kolektif tepkisini sağlamak için değil, örgütün işleyişi ve buna bağlı gelişmesi/ genişlemesi ile ilgilidir. Bir örgüt halinde birleşmiş bireyler (kadrolar), çalışma alanı, ilkesi, yöntem ve araçlar gibi konular üzerinde ortak bir anlayışın disiplini içinde hareket etmeyi baştan kabul etmişlerdir ve çalışma içerisinde “ortak irade” çerçevesinde yer alırlar. Burada “merkezilik” ortak iradenin ta kendisidir. Demokratiklik ise bu “ortak iradenin” oluşturulma süreciyle ilgilidir. Örgütsel bir işleyiş ilkesi olarak demokrasi, kadroların ortak iradenin oluşumuna “eşit ve özgür” bireyler olarak katılmaları demektir. Ortak iradenin, yani merkezi politikanın ve örgütsel işleyişin oluşumuna katılan kadroların, bireysel inisiyatifleri bu oluşuma eşit ve özgür olarak katıldığından bireysel inisiyatif ve ortak irade arasında aşılmaz duvarlar değil, örtüşmeler söz konusu olacaktır. Böyle bir işleyişte kadroların kendi inisiyatifleriyle eylemde bulunmaları örgütsel işleyişte bir zenginlik, yaratıcılık olarak algılanmalı ve örgütten bağımsız düşünülmemelidir. Çünkü, kadroların kendiliğinden irade ve eyleminin, ortak irade ve eylemi ifade edip etmemesi örgütün yetkinliğinin ve gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergesidir. Demokratik merkeziyetçiliğin işletilmesi, koşulların değişimine göre bir değişime uğrar. Koşulların değişmesi demokratik merkeziyetçiliğin de işleyişinde farklılıklar oluşturur. Ancak bu durum esas ilişkin bir farklılık değildir.
Gençliğin politik örgütünün hedefleri
Gençliğin politik örgütlenmesi hem kendi gençlik alanının siyasal mücadelesini örgütlemek hem de siyasal iktidar mücadelesinin en aktif bir dinamiği olarak var olmak gibi ikili göreve sahiptir. Gençlik kendi alan mücadelesini, toplumsal muhalefetin bir ayağı olarak (bağımsız, militan, kitlesel mücadele örgütü ile) var ederken, kendi politik örgütü ile siyasal iktidar mücadelesinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirir.
Gençlik mücadelesi, ideolojik bir tavır alışla var olduğundan diğer muhalefet alanlarına ideolojik yön gösterici bir misyona sahiptir. Kuşkusuz bu ideolojik yön, isçi sınıfının kurtuluş ideolojisidir; sosyalizmdir.
Gençlik örgütü ve devrimci hareket
Gençliğin politik örgütünün tartışması da genel bir devrimci hareket tartışmasından ayrı düşünülemez. Proletaryanın devrimci partisinin olmadığı ülkemizde gençliğin siyasal örgütlenmesi, proletaryanın devrimci partisini de yaratma mücadelesi olarak algılanmak zorundadır. Yapılacak örgüt tartışmalarını da “partileşme süreci” örgütlülükleri içerisinde değerlendirmek gerekmektedir.
“Temel politik görevin proletaryanın devrimci politik partisini inşa etmek olduğu günümüzde, devrimci bir partinin kuruluşuyla taçlanabilecek bir partileşme süreci, halkı devrim saflarına çekmek için yürütülen bir mücadelenin içerisinde, toplumun tüm ezilen sınıflarının sınıfsız toplumu kurma mücadelesine sevk edebilmek için gereken ideolojik-politik-örgütsel niteliklerin kazanılması süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.” (DG sayı 6)
Gençlik örgütü ile Devrimci Hareket arasındaki ilişki (özellikle partileşme sürecinin gerekliliği çerçevesinde) ideolojik-politik bir ortaklığı ifade etmekle birlikte, örgütsel düzeyde bağımsızlığı (bir anlamda özerkliği) içermek zorundadır.
Partileşme süreci
İdeolojik-politik netliğe ulaşmak, profesyonel devrimci kadroların oluşmasını ve birliğini sağlamak, toplumun (halkın) mücadeleye katılması, devrimci bir çalışma süreci ile mümkündür. Yalnız partileşme sürecini kendiliğinden bir süreç olarak veya mücadele alanlarının (gençlik, mahalle-kent yoksulları, kamu çalışanları, işçi vs.) örgütlülüklerinin kendi doğal “olgunlaşmalarının” sonucu olarak görmek yanlıştır. Partileşme sürecinin, devrimci parti ile noktalanabilmesi, asgari ideolojik-politik netliğe ve birliğe sahip bir örgütün varlığı ile mümkündür. Bu süreçte oluşacak alan örgütlenmeleri tam da partileşme süreci örgütünün kurucu örgütlenmeleridir. Bu alan örgütlülükleri, hem alanındaki muhalefeti yaratmayı hem de devrimciler örgütünün yaratılmasını hedeflemek zorundadır. Gençliğin politik örgütlenmesi de devrimci hareketin kurucu örgütlerinden biri olarak algılanarak yaratılmalıdır.
Sonuç yerine
Gençlik mücadelesinin politik örgütlenmesi olan Devrimci Gençlik, pratik mücadelenin öncüleri ve önderlerinin politik birliği, olarak, geçmişten gelen misyonunu bugün yine amfilerde, sokaklarda, meydanlarda yaratmaktadır. Ki bu yolculuk hiç bitmeyecektir.
* Kuşkusuz işçi sınıfının bilinçlenmesi ve mücadeleye sevk edilmesi politik bir program çerçevesinde geliştirilecek propaganda ve örgütlenme ile mümkün olacaktır. Ancak sömürüyü, yabancılaşmayı, sefaleti doğrudan yaşaması, bir işçinin mücadeleye katılımının nesnel gerekçelerini oluşturmaktadır.
** Daha geniş bilgi için bakınız DG sayı 6