Ülkemizdeki gençlik hareketinde, 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren köklü bir nitelik değişimi ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, düzen sınırları içerisinde “çözüm” arayışlarından kopulmuş ve militan bir anti-emperyalist mücadele içerisinde boy veren DEV-GENÇ, Türkiye halklarının kurtuluş kavgasındaki onurlu yerini almıştır.
70’li yıllar boyunca, 60’lı yılların birikimini zenginleştiren Dev-Genç, militan bir gençlik mücadelesini kökleştirmiş, geniş gençlik yığınları için devrimci bir mücadele ve demokrasi okulu olmuştur. Dev-Genç, bu dönemde, ülkeyi emperyalizmin ve yerli ortaklarının boyunduruğu altında tutmak için halkın üzerine saldıran faşist çetelere karşı mücadelede yüzlerce şehit vermiş ve anti-faşist direnişin en önünde savaşmıştır.
DEV-GENÇ, reformizme ve pasifizme karşı devrimci ve aktif bir mücadele çizgisinin üstünlüğünü kanıtlamasının yanı sıra, sıra, devrimci bir demokrasi anlayışının geliştirilmesi bakımından da gençlik mücadelesine yol göstermiştir.
Bugünün mücadeleleri içerisinde yüklendiğimiz görevleri yerine getirirken, geçmiş mücadele deneyimlerini değerlendirmek ve yaratıcı bir tarzda somutlaştırmak zenginleştirmek, devrimci bir mücadele geleneğine sahip çıkmanın en temel koşullarından biridir.
80 yenilgisinin halk güçleri içerisinde yarattığı tahribat, faşist terörün erişmiş olduğu kurumlaşma düzeyi ve sosyalizmini uluslararası plandaki gerilemesi ülkemizdeki devrimci muhalefetin etkin bir gelişme performansı göstermesini güçleştirmektedir. Gençlik mücadelesinde yaşanan krizin kaynağı bu noktada aranmalı ve güncel görevler, bu gerçekliğin ışığında değerlendirilmelidir.
Gençliğin faşizme karşı demokrasi mücadelesinde etkin ve devrimci bir mevzide yerini alabilmesi, Devrimci Gençliğin, güncel-somut durumu bütün yönleriyle kavraması ve çok yönlü bir mücadele pratiğini yaşama geçirebilmesine bağlıdır.
Bu görevlerin başında, aktif-kitlesel bir direniş hattının oluşturulması bulunmaktadır. Yeni öğrenim döneminde alternatif açılışlardan, polisin üniversitedeki varlığına karşı yürütülen mücadelelere YÖK’ü protesto eylemlerinden, sivil faşist saldırılara karşı direnişe ve nihayet Kahramanmaraş katliamını protesto eylemlerine kadar uzanan etkinlikler böyle bir direniş hattının oluşturulmasının olanaklı ve gerekli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yaşanan süreç, devrimci mücadele geleneğimizin köşe taşlarını yadsıyan siyasal eğilimlerin mücadele içerisindeki yerini (ya da yersizliğini) giderek daha açık bir biçimde ortaya koymasının yanında, mücadeleye yeni boyutlar eklemiştir. Militan bir mücadele çizgisinin kısa sürede elde ettiği kazanımlar, mücadelenin gelişme yönüne ışık tutmaktadır.
Gençlik mücadelesindeki bu gelişme eğilimi, yeni ve çok daha karmaşık görevler yüklenmeye hazır olmayı zorunlu kılmaktadır. Birimlerden başlayarak örgütlenmenin geliştirilmesi, disiplinli ve inisiyatifli bir yapılanmanın demokratik bir temel üzerinde yaratılması görevi aciliyetini ve önemini korumaktadır.
Gençlik mücadelesinin başlıca organları ve mevzileri durumuna gelmiş bulunan derneklerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için taban inisiyatiflerinin önünün açılması ve anfi komitelerinde somutlaştırarak yaygınlaştırılması açık bir gerekliliktir. Bu, aynı zamanda gençliğin yaratıcı potansiyelinin de olanca zenginliğiyle açığa çıkarılması yol- unda atılmış önemli bir adım olacaktır.
Mücadelemiz, geleceğin bugünden kurulması görevini önüne koymalıdır. Örgütlenmelerimiz, devrimci bir atılganlığı ve kararlı bir direniş hattını temsil etmenin yanında düzenin yerleştirmeye çalıştığı tebaa ruhunun parçalandığı, insanların kendi kendilerini yönetim alışkanlıklarının geliştiği, yaratıcılıklarını özgürce ortaya koyabildiği zeminler de olmalıdır. Burjuva ideolojisinin -öyle olması hiç de gerekmediği halde- zorunlulukmuş gibi sunduğu tüm gerici ilişkileri sarsmak ve devrimci alternatifleri egemen kılmak için yürüttüğümüz kavga içerisinde yeşerteceğimiz gelecek toplumun nüveleri bugün ile yarın arasındaki bağlantının somut ve canlı ifadeleri olacaktır.
Programlı ve etkin bir çalışma yürüten demokratik örgütlenmelerin yaratacağı pratik zemin, gençliğin devrimci eyleminin birliğinin sağlanabilmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Birlik sözcüğünü anlamlı kılan, pratik işlevidir. Somut durumun somut değerlendirmesinden yola çıkan anti-faşist, anti-emperyalist, demokratik bir mücadele programını hayata geçirmek üzere yaratılması gereken birlik, ancak böyle bir pratik zemin üzerinde olgunlaştırılabilir.
Gençliğin devrimci eyleminin birliği, geniş gençlik yığınlarını faşizme ve emperyalizme karşı seferber edecek, ülke çapında örgütlü, demokratik, merkezi, kitlesel bir mücadele örgütünün yaratılması hedefine ulaşılmasında daima esas alınması ve kalıcılaştırılması gereken temeldir.
Devrimci Gençlik, bütün bu görevlerin üstesinden gelebilir ve gelmelidir.
Çünkü haklı talepler için tümüyle meşru bir mücadele çizgisi üzerinde yer alıyoruz. Çünkü bağımsızlık ve demokrasi kavgasında, emekçi hakların yanında yer alıyoruz. Çünkü, “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyen emekçiler gibi haklıyız. Çünkü biz öğrenciyiz, öğretim üyesiyiz, üniversite çalışanıyız, çünkü biz üniversiteyiz. Çünkü biz, emperyalizmin ve yerli uzantılarının güdümüne sokulmuş üniversitelerdeki faşist işgale karşı, bilimin, halkımızın özgürlüğü ve refahı için üretildiği, ülkemizin bağımsızlığı ve emeğin kurtuluşu için seferber edildiği özerk-demokratik bir üniversite için mücadele ediyoruz.
Taleplerimizi en geniş gençlik yığınlarına olanca berraklığıyla götürebilmemizin yolu açıktır. Yeter ki, temsilcisi olduğumuz büyük insanlık ideallerini savunmak için gereken bilinç, kararlılık ve özveriye sahip olalım.
Devrimci Gençlik, 20 yılı aşkın bir geçmişe dayanan zengin mücadele gelenekleriyle yeni ve daha güçlü mevziler kurmak için ileriye atılmalıdır.
Devrimci Gençliğin yeri emekçi halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesinin saflarıdır.
YAŞASIN GENÇLİĞİN DEVRİMCİ EYLEMİNİN BİRLİĞİ!
Devrimci Gençlik Sayı: 1 Ocak 1990